Evden çıkmadan önce, onun işyerinde olup olmadığını sormak için aradım. Telefonu defalarca çaldırdım ama cevap vermedi. Bu sessizlik içimdeki tedirginliği daha da artırdı. Sonunda işyerine vardığımda, çalışanların bana olan garip bakışları dikkatimi çekti. Herkes paniklemiş gibiydi. Kalbim hızla çarparken eşimin odasına doğru yürüdüm ve kapıyı açtım.
Odada gördüğüm manzara nefesimi kesti. Eşim, karşısında oturan genç ve zarif bir kadınla konuşuyordu. Kadının gözleri yere sabitlenmişti, yüzünde utangaç bir ifade vardı. Eşim beni fark ettiğinde kelimeler boğazında düğümlendi. Göz göze geldik; yüzündeki suçluluk ifadesi içime bir bıçak gibi saplandı.
“Bu da ne demek oluyor?” dedim. Sesim titriyordu ama öfkem açıkça hissediliyordu. Oda bir anda sessizleşti. Kadın telaşla ayağa kalktı, bir şeyler söylemek ister gibiydi ama kelimeler ağzından çıkmadı.
Eşim bir adım attı ve sakin olmamı istedi. “Dur, her şeyi açıklayabilirim,” dedi. Ama bu sözler beni daha da öfkelendirdi. “O zaman anlat!” diye bağırdım, gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Eşim derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. “Bu kadın… O benim kızım,” dedi.
Bir anda dünya durdu. Kızım mı? Ne demek kızım? Bu bir şaka olmalıydı. Ama eşimin yüzündeki ciddiyet her şeyi açıklıyordu.
“Nasıl yani? Kızın mı? Bu nasıl mümkün olabilir?” diye sordum. Cevapları duymaya korkuyordum.
Eşim gözlerini yere indirdi ve yıllar önce, evlenmeden önce bir ilişkisi olduğunu, bu ilişkiden bir çocuğu olduğunu yeni öğrendiğini anlattı. Kadının annesi bunu yıllarca saklamış, eşim ise bu gerçeği öğrenir öğrenmez kızını tanımaya çalışmış. Ama bana söylemeye cesaret edememiş.
Sözleri beni hem öfkelendirdi hem de derinden yaraladı. “Bunu benden nasıl sakladın? Sana her zaman güvendim, her şeyimi paylaştım. Ama sen…” diye haykırdım.
Eşim bir adım daha attı, ellerimi tutmaya çalıştı ama geri çekildim. “Seni incitmek istemedim,” dedi. “Sadece seni ve ailemizi korumak istedim. Ama bunu yanlış yaptım. Sana anlatmalıydım.”
O sırada genç kadın, “Lütfen beni suçlamayın,” dedi kısık bir sesle. “Sadece babamla tanışmak istemiştim. Amacım size zarar vermek değildi.”
Bu sözler, içimdeki öfkeyi biraz yumuşatsa da hissettiğim acıyı dindirmedi. Yıllardır bildiğim sandığım hayatım bir anda baştan sona değişmişti.
“Bunu evde konuşacağız,” dedim ve odadan çıktım. Eşim ardımdan bakarken gözleri doluydu ama buna aldırış etmedim. Eve dönerken içimdeki karmaşa büyüyordu.
O gece, eşim her şeyi detaylarıyla anlattı. Uzun bir sessizlikten sonra, “Bu ilişki bizi yıkmak zorunda değil,” dedi. Ama içimdeki kırıklık kolay kolay tamir edilecek gibi değildi.
Hayat, en beklenmedik anlarda vururmuş. O gün bunu öğrendim. Ancak bu hikayenin sonu değildi. Karar vermem gereken bir yol ayrımındaydım: geçmişin yükünü taşımayı kabul edip bu evliliği kurtarmaya çalışmak mı, yoksa yeni bir başlangıç yaparak kendim için bir yol çizmek mi? Hangisini seçtiğimi mi merak ediyorsunuz? İşte bu, başka bir hikayenin başlangıcı